Edebiyatımızdaki İlk Batılı Öykü Küçük Şeyler
Lise edebiyat derslerinde illaki karşımıza çıkan bir kitap: Küçük Şeyler. Hikâye konusu gelince Letaif-i Rivayat'la beraber bu eser ilk karşımıza çıkanlar ve asla unutulmaması gerektiği söylenenlerdir. Okulda defalarca defa karşımıza çıkan bilgileri bir tur da burada tekrarlayıp içinizi baymaya hiç niyetim yok. Sadece kısa bir açıklama yeterli olacaktır. Zaten başlıkta da yazdığım gibi, Küçük Şeyler edebiyatımızın batılı anlamda ilk hikâyesi. Kendisinden önce bazı hikâye denemeleri olsa da (Letaif-i Rivayat gibi) bizim alışageldiğimiz tarzda hikayenin ilk örneği Samipaşazade Sezai tarafından yazılan bu eser olmuş.
Samipaşazade Sezai |
Baskı
Kitapla ilgili yorumlarımı okuduğum baskıya göre yapacağımdan baştan söylemiş olayım dedim. Bendeki kitap İş Bankası'nın Türk Edebiyat Klasikleri, 6. basım. Uyarlamaya alınan eser Arakel Kütüphanesi Ebuzziya Matbaası, İstanbul 1891 olmuş. Günümüz Türkçesine Salih Bora uyarlamış.
İçindekiler
Kitapta 11 başlık var. Bunlardan ilki Salih Bora'nın sunuşu. Sonrasında orijinal kitap içeriğine Samipaşazade Sezai yani yazarın önsözüyle geçiyoruz. Bunlar harici 9 ayrı başlık daha var. İçlerinden Bir Kitabe-i Seng-i Mezar ve Bir Mezartaşı Yazıtı aslında aynı metin. Pek de öykü denemeyecek bu yazının şiirselliğinden hem orijinal hem de sadeleştirilmiş versiyonu verilmiş. Ayrıca Arlezyalı da Samipaşazade Sezai'nin bir eseri değil, Daudet'in hikâyesinin çevirisi.
![]() |
Daudet - L'Arlésienne |
Hikâyeler
Kitapta yer alan öyküler için özellikle öne çıkan bir özellik söyleyemiyorum. Tipik bir öykü kitabından farksız. Ama edebiyatımızda işte tam da bu özelliğinden önem kazanıyor. Gerçekten de göze batan detaylar, aşina olmadığımız bir hikâye anlatıcılığı ile karşılaşmıyoruz. Okurken keyif veren, üzerinden zaman geçtikçe bir şekilde hatırlanacak hikâyeler bence. Okuyalı bir buçuk yıldan fazla oluyor, buna rağmen Bu Büyük Adam Kimdir? ve Hiç haricini hâlâ hatırlıyorum mesela. Bunu hikâyelerin anlattıkları ve anlatma şeklindeki başarısına yordum. Günümüzün olmayan dertler ve olaylara rağmen yadsımadığımız, aradaki iki asırlık farka rağmen bugünden olaylar bulduğumuz hoş, akıcı ve akılda kalıcı bir kitap.
"Sen memnun ol ki ben kedileri seviyorum! Ya bunların yerine herifleri sevsem..."
Okunmalı mı derseniz, bence kesinlikle evet. Belki öyküler okumazsanız çok şey kaybedeceğiniz ahım şahım eserler değil ama yine de başarılı ve keyif verici eserler. Üstelik edebiyatımızda bu kadar önem teşkil eden bir yapıt oluşundan ötürü de tercih edilmeli. İncecik, sadece 72 sayfa oluşundan da çok vakit ve emek istemiyor, bi oturuşta bitirilebilir. Ayrıca ince olduğundan pahalı da değil. Açıkçası okunmaması için çok da işi yokuşa sürecek bir sebep göremiyorum.
Ah ne alçak gönüllerimiz var. Nefrete neden olması gereken olayları sevgiyi öldürememesi ne acıdır!
Yorumlar
Yorum Gönder