Kan Donduran Bir Katil: Koku Kitap İncelemesi

Patrick Süskind

Patrick Süskind, 1949 doğumlu Alman senaryo, radyo oyunu ve roman yazarıdır. Patrick Süskind gibi babası Wilhelm Emanuel Süskind de bir yazardı. Münih Üniversitesinde Ortaçağ ve Modern Çağ Tarihi gördü. Üniversiteden sonra gittiği Fransa Aix-en Provence'de Fransız kültürüne ve Fransızcaya dair bilgisini arttırdı. Kısa ve alaycı otobiyografisi haricinde hakkında çok fazla bilgi bulunmamaktadır. Kendisine verilen edebiyat ödüllerini bile almamakta ve reddetmektedir. Uluslararası basında kullanılan fotoğrafları seksenlerden kalma, son röportajının üzerinden yıllar geçmiş bu yazar çok satanlar listesinden yıllarca inmeyen kitabı Koku'nun prömiyerinde bile görünmemiştir. Kontrbas isimli oyunuyla başarılı bir çıkış yapmış, bunu Koku takip etmiştir. 

Patrick Süskind

Koku: Bir Katilin Hikâyesi 

Koku: Bir Katilin Hikayesi (orijinal adıyla Das Parfum: Die Geschichte Eines Mörders) Süskind'ın ikinci eseri olup günümüzdeki ününe kavuşmasını sağlayan eseridir. Almanya'daki 100 bin adetlik ilk baskısı birkaç haftada tükendi. Dokuz yıl boyunca Almanya'nın en önemli dergilerinden olan Der Spiegel'in çok satanlarındaydı. Yazarı hayattayken klasikleşti, 33 ayrı dile çevrildi, dünya genelinde 8 milyon adet sattı. Koş Lola Koş'tan (orijinal adı: Lola Rennt) tanıdığımız Tom Tykwer, kitabın 2006 yılındaki sinema uyarlamasının yönetmenliğini yaptı. 

Koku film afişi

Hikaye 18. yüzyıl Fransa'sında geçer. Jean-Baptiste Grenouille yani hikayemizin kahramanı, doğduğunda ölecek olmasına rağmen şans eseri yaşamaya devam eden, tüm hayatı boyunca da onu yaşatacak şansı hiç eksilmeyen, insanlıktan hepten uzak oluşuna rağmen hayatta kalan birisidir. Bebekliğinden beri anormallikleri çevresindekilere huzursuzluk vermiş, insanlar tam nedenini anlayamasa da ondaki garipliği bütün benlikleriyle hissetmişler ve ona bulaşmamaya, ondan uzak durmaya çalışmışlardır. Grenouille'in özelliği bir kokusu olmamasıdır: ne insansı, ne hayvansı, ne pis, ne temiz... Oysaki Grenouille kendisinin bu kokusuzluğuna rağmen diğer insanlarınkine kıyaslanamaz bir koku alma duyusuyla dünyaya gelmiştir. Onun burnu bizimkiler gibi sadece koklayıp geçmez: Ayrıştırır, damıtır, özümser, sınıflandırır, saklar ve unutmaz. Çok akıllı birisi sayılmaz, topluma karışabildiğini söylemekse hepten yalan olur ama kokuları, onların sakladıkları sırları, getirdikleri güçleri, kısacası onlarla ilgili her şeyi bilir. Ve işte böyle birisi olan Grenouille sonunda kendisi için bir koku arayışına başlar.

İnsanlıktan uzak ana karakteriyle eski dönem Fransa'sında geçtiği halde günümüzden insanlar ve davranışlar bulabildiğimiz bu kitap bize en süssüz yoldan gerçekleri sunuyor. Öyle ki gözleme değer gariplikleriyle Grenouille'e rağmen uzunca bir süre aslında onun hikayesini okumuyoruz, onunla birlikte hayatını sessizce gözlemliyoruz. Başına gelen her şeyi kabullenen, yaşadığı sürece hiçbir şeye gıkını çıkarmayan bu karakter bize esasında garipliği haricinde hiçbir şey sunmuyor. Her şeye eyvallahı olan bu karakterin sonradan, onun ses etmediğini gören insanlar tepesine çıktıkça canavarlığı öğrendiğini düşünmeden edemiyor insan. Kitap da kendi içinde bu ayrımı yapıyor, Grenouille'in uykuda olduğundan bahsediyor, ta ki Grenouille gerçek amacını yerine getirmek için uyanana kadar.

Hem benim suçum ne ki bu işte, eğer bir suç söz konusuysa? Olsa olsa, bir çırağın mucizevi istidadını istismar edip onun yeteneğini kendiminmiş gibi göstererek lonca düzeninin bir parçacık dışına çıkmış olmam. Çok çok, zanaat geleneğinin buyurduğu fazilet yolundan cüzi ölçüde ayrılmış olmam. Çok çok, dün lanetlediğim şeyi bugün kendim yapıyor olmam. Cürüm müdür bu?  

Grenouille'in çevresindeki insanlar yüzünden canavarlaştığını söylemek de düpedüz yalan olur, bizim de çevremizde fırsat verdiğimiz anda tepemize binmeye hazır insanlar var fakat hiçbirimiz katil olmuyoruz. Koku duyusu ve inatla hariç her şeyde, insanlıkta, vicdanda ve topluma karışma dahil her şeyde çok geri olan bu kişi, daha kendisiyle tanıştığımız ilk andan tehlike çanlarının çalmasına sebep oluyor. Lakin yaptığı işin aşağılığına rağmen Grenouille işini büyük bir titizlik ve özenle yapıyor, bu konuda gerçek bir idealist ve mükemmeliyetçi. Tüm varlığını ve hayatını buna bağlıyor, yaşama amacı artık bu, mükemmel kokuyu üretmedikçe artık bir hiç ve bu uğurda canlara kıymak onun için hiçbir anlam ifade etmiyor.

Koku, bize uğruna hayatımızı adadığımız şeyin nasıl hayatımızı elimizden alabileceğini göstererek bitiyor. Uğruna çabaladığımız şey gerçekten aslında sahip olmak istediğimiz şey midir yoksa eksikliğini dolduramadığımız bir özelliğimizi onunla mı doldurmaya çalışırız? İnsanlığın geneliyle ilgili sorgulamalara yönelterek başlayan kitap yavaşça bizi toplum genelinden kapıp götürüp kendi öznelimizde baş başa bırakıyor. Grenouille gibi biz de içimizdeki canavarı fark ediyoruz.

Sonra, önce kaçamak kaçamak, sonra doğruca göz göze gelmeyi başardıklarında, gülümsemeden edemediler. Olağanüstü bir gurur duyuyorlardı. İlk kez sevgiyle bir şey yapmışlardı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Edebiyatımızdaki İlk Batılı Öykü Küçük Şeyler

Doğmamış Çocuğa Mektup Kitap İncelemesi

Sil Baştan Film Yorumu

Tehlikeli Oyun Film Yorumu